20 Kasım 2014 Perşembe

Crytek Tarihi 'Detaylar'ıyla Yazıyor !

Crytek, bu sefer bizi ‘Ryse: Son of Rome’ 
ile egzotik ormanlardan çıkarıp heyecanlı 
bir tarih yolculuğuna sürüklüyor.




R
yse: Son of Rome, gerçek tarih ile alternatif öğelerin yoğrulmasıyla ortaya çıkan bir hikâyeye sahip. Roma’yı bir imparatorluğa dönüştüren İmparator Augustus’un üyesi olduğu Iulius-Claudius Hanedanı’nın son üyesi İmparator Nero döneminde bir lejyon olan Marius Titus’un başından geçen olaylara tanıklık ediyoruz. Roma lejyoneri Marius başına gelenler sonucu sorgulamaya başlıyor. Gerçekler ile yer yer paralellik taşıyan ama çoğu zaman fanteziye kaçan oyun, Roma’nın Barbarlar (Britonlar) tarafından işgali ile başlıyor.
GERÇEKÇİ DETAYLAR

Öncelikle atmosfere değinmek istiyorum. Zira oyun açılır açılmaz gözlerinize cümbüş yaşatan oyunda Roma’nın tam göbeğindeyiz. Bir tarafta İmparatorluk sarayı diğer tarafta Kolezyum var! Her taraftan dumanlar yükseliyor, yüzlerce Roma lejyonu ve barbarların birbiriyle çarpıştığını görüyorsunuz. 

Oyun birkaç fazdan meyadana gelen toplam 8 bölümden oluşuyor. Her bölümde, neredeyse, farklı bölgelerde mücadele ediyoruz. Hangi bölgedeysek, örneğin Roma hâkimiyetindeki Britanya ya da Roma’nın arka sokakları, hakikaten o dönemde nasıl ise öyle tasarlanmış .

Her detay, uzak veya yakın, özenle ve tarihi dönem aralığına göre işlenmiş. Bu yüzden tarih severler bu oyundan ayrı bir haz alacaklar.

GİZEMLİ BÖLÜMLER

Atmosferin muazzamlığını izah için daha çok dil dökerim ama artık oynanışa geçelim. Ryse, savaşın acımasızlığını - ki mevzu Roma dönemi-  her şekilde hissedeceğiniz dinamiklere sahip. Her ne kadar koridor sistemine dayansa da size bu hissi vermeyen bölümlerde kılıç sallıyoruz. Marius, kalkan ve kılıcıyla düşmanlara ciddi hasarlar verirken gelen saldırılarda kalkanıyla blok yapabiliyor. Ani hareketlerle (dodge) de kaçabiliyor. Eğer düşmanlara ciddi hasar verirseniz fatality yapabiliyorsunuz. Oynayışın en etkileyici kısımlarının da fatality anları olduğunu söyleyebilirim. Oyunda kıran kırana kılıç savaşları kadar o Roma lejyonlarının bir dönem dünyayı tokatlamalarına vesile olan “Testudo” taktiğini de uygulayabiliyorsunuz. Bazı bölümlerde lejyonlarınızı komuta edebiliyorsunuz. Yani Ryse Son of Rome, karşına çıkan ne varsa timsah yavrusu gibi saldır mantığıyla ilerleyen bir oyun değil. Hatta her bölümde toplanacak bir sürü gizem de var. Bunlarla da müzikler ve tasarımları aktif edebiliyorsunuz. Düşmanların çeşitliği ve saldırı tipleri türleri de bu oyunun kitlesi için yeterli. Boss dövüşleri de gayet eğlenceli ve tatminkar. Yok yok, kesinlikle boş bir içeriği yok.

DENİZ SAVAŞLARI

Multiplayer, senaryo kadar önem arz ediyor. Multiplayer tasarımında ve sunumunda da büyük emek var. Co-op veya tek başınıza Kolezyum’da hayatta kalma mücadelesi veriyorsunuz. Arena, solo, round to round ve survival olmak üzere dört mod var. Sürüsüne bereket düşman ve birçok fazdan oluşan Kolezyum tema türleri, yani haritalar var. Gerçekte Kolezyum’da sadece düz zemin üzerinde dövüşülmüyordu. Çok çeşitli düzenlemeler ile deniz savaşlarının dahi canlandırıldığı kanıtlarına ulaşıldı. Yani o bildiğiniz zemin havuza dahi dönüşüyordu. 

Yeni nesil ile aynı anda merhaba diyen 4K kalitesi Ryse: Son of Rome’da kendini çok iyi gösteriyor. Küçükken oyunların açılış videolarındaki kalitenin ne zaman yakalanacağını sordum hep kendi kendime. İşte o dönem bu dönemmiş. Ryse’daki karakter detaylarından çevrenin en ücra köşesine kadar Crytek, “Haddinizi bilin” demiş adeta. Oyunu oynarken açığa çıkan görsel şöleni izlemek için öldüğüm çok oldu. 

İYİ BİR SEÇENEK

Tek ve çok kişilik bölümleriyle benim nezdimde bu oyun tamamıyla sınıfı geçmiştir. Grafik ve tasarım açısından ise liderliğe oturmuştur. Gelmiş geçmiş en iyi grafiği kalitesini yakalamış, bu güçle destekli harika tasarımlar beğenimize sunulmuştur. Crytek bu açıdan alnı öpülecek bir firma. Hem görsel şölen hem de aksiyon dolu bir savaş filmi izliyor hissiyatını yaşayım diyorsanız Ryse: Son of Rome iyi bir seçenek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder